A
ABATAJ, 1) Tabii konumundaki madenin, kazma, martopikör, —> dinamit, vb. araçlarla yerinden sökülmesi ve taşımaya hazır hale getirilmesi. 2) —> Kazı. ABİSAL FASİYES, 1) Derinliği 900 m’den fazla olan deniz diplerindeki çökeller. 2) Derin deniz fasiyesi. —> Fasiyes.
ABSORPSİYON, 1) Absorb etme, emme yani su veya diğer sıvıların, katı malzemenin göze-neklerinin içine girmesi. Yüksek absorpsiyon kapasitesi, malzemenin büyük yüzey alanı, toplam gözenek hacmi ile yeterli gözenek büyüklüğü ve dağılımına sahip olmalarına bağlıdır. Bentonit, fuller toprağı sepiyolit ve atapulgit bu özelliklere büyük ölçüde sahip olduğu için absorbant malzeme olarak kullanı-lırlar. 2) Gaz, ışık, ısı ve ışınların bir maddeden geçerken kısmen veya tamamen çözülmesi ve emilmesi. 3) Kömürün bünyesinde gazların çözünmüş halde ve bir tür molekülsel sızma şeklinde bulunması durumu. 4) Soğurma 5) Az hareketli nötronların ince bor ve kadmiyum tabakaları tarafından yutulması.
ABSORPLAYICI, 1) Elektrikte, yüksek gerilime karşı koruyucu olan araç. 2) Gökbilimde, ışığı emerek azaltma özelliğini gösteren ortam. 3) Tarımda. tahılları içine çekerek aktaran aygıt. 4) Rafinerilerde, petrol gazlarının süzülmesinde kullanılan arıtma tertibatı.
AC ( AMONYUM KLORÜR) YÖNTEMİ, Sentetik soda külü üretim yöntemlerinden biri. DUAL’da denilen ve Japonlar tarafından geliştirilen AC yöntemi, solvay yönteminin değişik bir şeklidir. Bu yöntemle tuzdaki sodyum içeriğinin hepsi soda külüne dönüştürülür. Bu oran Solvay yönteminde % 70 dir. Yan ürün olarak çıkan —> Amonyum klorür ( NH4 CL) yani nışadır en çok kuru pillerde elektrolit olarak, galvanizleme ve kalaylamada, ayrıca metal yüzeylerdeki oksit katmanını gidererek metalin lehim tutmasını kolaylaştırmak amacıyla lehimcilikte de yaygın olarak kullanılır. —> Solvay yöntemi.
AÇI İSTASYONU, 1) Konveyör veya havai hattın yön değiştirme yerindeki düzen. 2) Zaviye.
AÇIK ALEV, 1) Ortamdaki grizuyu tutuşturabilen veya patlatabilen, yeterince kapatılmamış ve korunmamış alev.
AÇIK AYAK İŞLETME METODU, 1) Belli bir plan düşünülmeden, tahkimat yapılmadan arasıra çatal direk vurmak veya topuklar bırakmak suretiyle cevher yatağının gelişmesine göre gayri muntazam bacalar (galeri ve kılavuzlar) sürmek veya muntazam bacalar sürüp topuklar bırakmak ve maden yatağının kalınlığına göre açık işletmelerde olduğu gibi basamaklar yapmak suretiyle cevher ve yan taşı sağlam olan metalik cevher yataklarına uygulanan yeraltı (üretim) işletme metotları. Köstebek, Basit mağara, Sistemsiz topuklu, Sistematik topuklu, Başaşağı, Yeraltı huni (glori hol), Başyukarı, Oda ve topuk, Tali (ara) katlı açık ayak işletme metodu diye sınıflandırılabilir. 2) Tahkimatsız ayak işletme metodu.
AÇIK İŞLETME, 1) Maden üzerindeki örtü tabakasını almak ve bu suretle maden kitlesini istihsal edebilecek bir duruma getirmek amacıyla uygulanan bir maden ocağı işletme sistemi. 2) Açık ocak. 3) Normal açık işletme. —> Yerüstü madenciliği.
AÇIK İŞLETME METODU, Yeryüzüne mostra vermiş veya nisbeten ince bir örtü tabakası ile kaplı bulunan madenin en az zayiatla, emniyetli ve yeraltı işletme metoduna nazaran daha ekonomik olarak çıkarılması için uygulanan sistem. Genel olarak açık işletme metodları; normal açık işletme, —> Plaser işletmesi (kuru veya sulu) ve kapalı işletme ile irtibatlı olan —> Müşterek işletme metodları şeklinde ayrılabilir. Maden yatağı damar şeklinde ise bu yatağın yeryüzüne yakın kısımları, yatay tabaka halinde veya büyük kitle halinde ise dekapaj/maden oranı müsait olduğu takdirde maden yatağının tamamı bu sistem uygulanarak işletilebilir. Açık işletme metodu, uygulamada esas örtü tabakasının kaldırılma-sından sonra madenin kazılıp yüklenmesi ve taşınmasıdır. Açık işletme metodu örtü tabakası ve maden yatağı basamak şeklinde yatay dilim-lere bölünerek ve örtü tabakasının yapısına göre patlayıcı madde kullanarak veya kullanmadan gevşetme ve kazı yapmak; kazı, yükleme, taşıma ve dökme aracı olarak da ekskavatör-kamyon-dökücü, ekskavatör-demiryolu-dökücü, ekskava-tör-bant-dökücü vb. araçlar kullanılmak suretiyle uygulanır. —> Gezer aktarıcı, Döner kepçeli ekskavatör.
AÇIK OCAK, —> Açık işletme.
AÇIK POLİGON, —> Poligon.
AÇIK POZİSYON, Maden ticaretinde kullanılan ve ilerdeki bir pazar durumuna karşı, kesin bağlantı yapılmamış ( tamamı satılmamış) durum. Bazı ABD takas odalarında kesin satışlar önemli olup, günlük olarak yayınlanır ve istatistiklere girer.
AÇILIM YARMASI, 1) Bir açık işletmede, sıfır kotunun aşağısındaki bir basamağı açmak için yapılan ilk giriş ağzı. 2) İlk çukur.
AÇILI DİSKORDANS, —> Aykırı tabakalaşma.
ADAM AY, Belli bir işin projelendirilmesi sırasında personel ihtiyacının, ihtiyaç süresinin de belirtilerek ifadesi.
ADAM YOLU, Bir galeride insanların emniyetle yürümesini sağlayabilmek için bırakılan ve asgari 60 cm. genişlikte olan galeri kısmı veya yol.
ADESE, 1) Kenar zonları ince, ortasına doğru kalınlaşan mercek şeklindeki maden yatağı 2) Mercek.
ADİ BERİL, —> Beril.
ADİ MERMERLER,—> Mermer cinsleri.
ADNAN GÖKSEL YÖNTEMİ, Toz halindeki demir cevherinin sinterleme yerine, buharla sertleştirilerek izabe edilebilir hale getirilmesi. Bu yöntemde demir tozuna % 7-8 oranında kireç karıştırılarak harç yapılır, döner bir teknede granüle edilir ve daha sonra arabalara yüklenir ve içerisine 170-180°C sıcaklıkta 12 at civarında basınçlı doymuş buhar verilen kazana sürülür. Kazanda 7-8 saat tutulduktan sonra buharla sertleştirilmiş granüle malzeme yüksek fırına şarj edilerek pik demir elde edilir. Bu işlem sırasında malzeme sertleşirken metalize olduğundan kupol ocağına da şarj edilmek suretiyle pik demir elde edilebilmektedir.
ADSORPSİYON, Gaz moleküllerinin veya erimiş maddelerin bir katı kütlenin yüzeyine (çekilmesi) yapışması. Relatif olarak gazların veya solüsyonların kontakt yüzeyinde konsantrasyonu. Kegel’e göre kömür katmanlarının yüzeylerinde gaz adsorpsiyonunu kömür içindeki kılcal boşluklar sağlar. Bu görüşe göre, kömür oluşumunda ortaya çıkan metan gazı moleküler kuvvetler vasıtasıyla kılcal boşluklarda saklanır.
ADYABATİK KOMPRESYON ISISI, (SIKIŞMA ISISI), “ Poisson” Kanununa göre taze havanın girdiği yerde uğradığı basınç artışından doğan ısı olup ortalama olarak her 100 metrede hava sıcaklığının 1°C artması. Havanın bu sıkışma veya fazla basıncından ileri gelen hava ısısının yükselişi, havanın tekrar yukarı katlara çıkması ile azalır. Adyabatik kompresyon ısısı derin maden ocaklarında, ocağa gönderilen havanın ısınmasına neden olur. —> Ocak iklimi, Jeotermal Gradyen.
AERAJ, —> Havalandırma.
AEROB, 1) Yaşayabilmesi ve üreyebilmesi için serbest oksijenin bulunduğu ortamlara gereksinim duyan organizma. Serbest oksijen olmadan da yaşayabilenlere “Anaerob” ya da “Havasız yaşar” denir. 2) Havayla yaşar,
AERODİNAMİK, Bir cisimle bu cismin içinde hareket ettiği hava veya gaz arasındaki veya bir boru içinde hareket eden hava veya gazla, boru cidarı arasındaki ilişkileri inceleyen bilim dalı. Gaz şeklindeki ortamın basıncı kısa zamanda değişmiyorsa bu durumda sıvılar için geçerli olan hidrodinamik hareket kanunları bu şekildeki gaz ortamları için de geçerlidir. Gaz ortamı basıncı önemli değişiklikler gösteren gaz hareketleriyle ilgilenen aerodinamik dalına “Gaz Dinamiği” denir. Gaz kütlelerinin denge kanunlarıyla ilgilenen fizik dalına da “ Aerostatik” denir. Madencilikte havalandırma, aerodinamik, gaz dinamiği ve aerostatik fizik kanunlarının uygulanması, işlemlerin temelini oluşturur. Ocak havaladırmasının daha az enerji harcanarak yapılmasında; seçilen galeri kesitlerinin, tahkimatın, vantilatör kanatlarının, ocak kapılarının ve kullanılan taşıma araçlarının aerodinamik bakımından ( hava hareketine karşı az bir direnç verecek şekilde) şekillendirmeleri, büyük önem taşır.
AEROSİKLON, Santrifüj toz ayırıcı, —> Siklon.
AEROSOL, Gaz halindeki bir ortamda, genellikle de havada, çok küçük parçalara bölünüp düzgün biçimde dağılmış olan sıvı ya da katı parçacıkların oluşturduğu sistem. Gerçek aerosol parçacıklarının çapı mikronun birkaç binde biri ile yaklaşık bir mikron arasında değişir. Süspansiyon durumundaki daha küçük parçacıklar söz konusu olduğunda, sistem aerosol olmaktan çıkıp gerçek bir çözelti niteliği kazanır.
AEROSTATİK, —> Aerodinamik.
AFLÖRMAN, —> Mostra.
AGLOMERA, 1) Volkan bombaları ve lapillerin (küçük taneciklerin) gelişi güzel bir şekilde çimentolanması ile meydana gelen kayaç. 2) Şekilsiz, yuvarlaklaşmamış ve birbirlerine sıcaklık sebebiyle kaynamış iri parçalardan oluşan volkanik tüf.
AGLOMERASYON, Küçük tanelerin bir arada kompakt hale getirilmesi işlemi.
AGREGA, 1) Çimentoyla harç yapmak için kullanılan kum, çakıl, mıcır, kırılmış taşlar, v.b. maddelerden oluşan karışım. Agrega ; beton agregaları ve hafif agregalar olarak iki gruba ayrılmıştır. Kum, çakıl ve mıcırdan oluşan beton agregaları, TS 706 ve 707 ile belirlenmiş olup ; ince agrega, iri agrega ve tüvenan agrega olarak ayrılırlar. Hafif beton agregalar imalinde kullanılan hafif agregalar ise ;
a- Doğal hafif agregalar (Pomza, tüf, tüfit, diyatomit, zeolit, asbest ———> puzalonik topraklar)
b- Yapay hafif agregalar ( Perlit, genleşen kil, yüksek fırın cürufu, uçucu kül, vermikülit, cam elyafı, kömür cürufu, zeolit) olarak alt gruplara ayrılır. 2) Beton ya da harç yapmak üzere çimento, katran, kireç, alçıtaşı ya da başka bir yapıştırıcı madde ile karıştırılan malzeme. Agrega, inşaat malzemesinin hacmini, yıpranma veya aşınmaya karşı direncini artırır. En çok kullanılan agregalar arasında kum, öğütülmüş veya kırılmış taş, çakıl (yuvarlak), kırma mucur, cüruf, yakılmış şist ve yakılmış kil sayılabilir. İnce agregalar genellikle kum, öğütülmüş taş veya öğütülmüş mucurdan, kaba agregalar ise çakıl (yuvarlak), kırılmış taş parçaları, mucur veya başka kaba malzemeden oluşur. İnce agrega, ince beton plakların ve başka narin yapı öğelerinin yapımında veya düzgün bir yüzey elde etmek istendiğinde, kaba agrega ise daha kitlesel öğelerin yapımında kullanılır. 3) Başlangıçta birbirinden ayrı çok sayıda parçacığın birbirleri ile karışıp kaynaşması sonucu oluşan kütle.
AGRICOLA, Georgius, 1494-1555 seneleri arasında yaşamış ve mineraloji ilminin kurucusu ( yıl 1546) sayılan Alman bilim adamı. Gözleme dayanan doğa bilimlerinin de kurucularındandır. De Re Metallica ( Metaller üzerine) adlı yapıtının temel konusu madencilik ve ergitme teknikleridir. Mineraloji alanında ilk ders kitabı sayılan De Natura Fossilium da minerâllerin fiziksel özelliklerine dayalı ilk bilimsel sınıflandırmayı yapmış; Agricola bu eserinde bir çok yeni minerâli, oluşmalarını ve birbirleriyle bağlantılarını tanımlamıştır. Bu eser, Agricola’ya mineralojinin babası unvanını kazandırmıştır.
Saksonya’nın madencilik bölgesindeki yasaları ve toplumsal gelenekleri inceleyen Agricola, İtalyada yapmış olduğu tıp tahsili ile ilgili olarak madencilerin meslek hastalıklarına ilişkin ayrıntılı bilgiler vermiştir.
De ortu et causis subterraneorum ( Yeraltı oluşumlarının yeri ve nedenleri) adlı yapıtındsåmaden damarlarının oluşumunu incelemiş ve oluşumları sulu çözeltinin çökelmesine, bağlamıştır.
Agricola’nın Erasmus, Melanchthon ve Göthe gibi meşhur çağdaşları arasında saygın bir yeri olmuştur.
AĞAÇ, Madenlerde tahkimat, kaplama ve birçok yardımcı işlerde kullanılan tabii malzeme. Akasya, beyaz salkım (yalancı akasya), meşe, kayın, karacam, çam, kızılçam, köknar, akköknar ve kızılağaç cinsleri dayanma süreleri, madencilik imalatının önem derecesi, maruz kalacağı basınç miktarı, çürüme, vb. durumlar kaale alınarak bir ağaç diğerine tercih edilir. En iyi direk akasya ağacından yapılır, fakat pahalıdır. Akasya; çekme, basınç ve bükülmeye karşı mukavimdir. Akasyayı meşe takip eder. Madencilikte kayın, karaçam, çam, kızılçam, köknar, akköknar ve kızılağaç sırasıyla tercih edilirler. Kayın yavaş gelişen, kızılağaç hızlı gelişen ağaç türleridir. Gevrek ve kırılgan olan kızılağaç çabuk da çürüdüğü için madencilikte az kullanılır. Ağaç taze veya kuru oluşuna göre 490 ila 1000 kg/m3 yoğunluğunda; 140 ila 540 kg/cm2 basınç mukavemetinde; 190 ila 980 kg/cm2 bükülme mukavemetindedir. 2) —> Ahşap.
AĞAÇ DİREK, Maden ocaklarında kullanılan, henüz maden ocağındaki kullanım için hazırlanmamış ahşap tahkimat mâlzemesi.—> Ağaç, Ahşap.
AĞAÇ KASA, İlerletimli uzun ayakta, taban yollarına paralel olarak tavanı tutmak ve taban yolu tahkimatına destek olması amacıyla eski ağaçların (kullanılmış maden direklerinin) —> domuzdamı şeklinde düzenlenerek içinin taşla doldurulmuş hali. Ağaç kasalar, (kurulu şekilde) ayak arkasında bırakılır. Gerekli dayanımı sağlamak amacıyla dört tarafı ağaç direklerle takviye edilir. —> Şekil.
AĞAÇ TAHKİMAT, 1) Ahşap birimlerle kurulan tahkimat düzenini tümü. 2) Ağaç bağ.
AĞAÇ TAHKİMATLI AYAK İŞLETME METODU, Arazinin bozuk, cevherin sağlam olmadığı taban ve tavanın tutulması icap eden —> Açık-, Rambleli- ve Anbarlı ayak işletme metodlarının uygulanmasına imkan olmayan maden yataklarında, direk fiyatlarının yüksekliği nedeniyle çok zengin damarlarda ve diğer işletme metotlarına yardımcı olarak topukların çalınmasında yani topuklarda bırakılan madenin üretime alınmasında uygulanan tahkimatlı yeraltı (üretim) işletme metodu. Ağaç tahkimatlı ayak işletme metodu basit-, küp-, çapraz çevrçeve- ve eğik kilit tahkimatlı işletme metodu diye sınıflandırılabilir.
AĞAÇ TAHNİDİ, Maden ocaklarında kullanılan ahşah malzemenin, çabuk çürümesini önlemek ve böylece ömrünü uzatmak için koruyucu tuz eriyiği, kreozot, vb. maddelerle özel bir şekilde emprenye edilmesi.
AĞAÇ VİDASI, Ağaç malzemeyi bağlamak için kullanılan konik gövdeli, havşe başlı, uzun hatveli (büyük adımlı), sivri uçlu özel vida.
AĞDALILIK, Akmazlık ya da viskozluk olarak da bilinir. Sıvı ya da gaz halindeki bir akışkanın biçim değişikliğine, başka bir tanımla, bir bölümünün hemen yanındaki bir bölüme göre yer değiştirmesine karşı gösterdiği direnç.
Ağdalılık, akışa ya da biçim değişikliğine karşı koymama özelliği demek olan akışkanlığın tersidir. —> Viskozite.
AĞIR ANFO, Dökme ANFO ve bir patlayıcı emülsiyonunun uygun bir oranda karıştırılmasından elde edilen patlayıcı. Ağır ANFO’nun normal ANFO’ya üstünlükleri; suya karşı daha yüksek direnç, yoğunluk ve enerjide artış, daha yüksek randıman ve toplam patlatma maliyetindeki düşüştür. Ağır anfo ayrıca dökme veya pnömatik doldurmaya müsaade eder. Bu patlayıcıların enerjileri emülsiyonlardaki gibi ölçülür. Ara enerji değeri ANFO ve emülsiyonlarınkiler arasında yer alır. 1,15 gr/cm3 yoğunluğundaki tipik bir %30 emülsiyon ve %70 ANFO karışımının NHG —> (Patlayıcı nisbi hacim gücü) si 125’e eşittir.
AĞIR ÇAMUR, Sondajlarda kullanılmak üzere hazırlanmış bentonitli çamura ince öğütülmüş barit ilave edilmek suretiyle elde edilen devridaim çamuru. Bu çamur basınçlı formasyonlarda kuyudan vuku bulacak erupsiyonları (fışkırma) ve göçükleri önlemek için kullanılır.
AĞIRLIKLI ORTALAMA, İşletmecilikle ilgili planlamada, fizibilite ( işletilebilirlik) hesaplamala-rında dikkate almak üzere; yapılan ölçüm, tenör veya ısıl değer gibi bulguları etkileyen yan faktörleri de dikkate alarak, bu bulguların farklı katsayılarla çarpımı sonunda elde edilen değerlerin ortalaması. Örneğin damar kalınlığı 1 m olan bir kesimdeki tenör ile damar kalınlığı 20 cm fakat farklı tenördeki bir kesimin müştereken değerlendirilmesinde ağırlıklı ortalamayı dikkate almak gerekir. Bir bakır yatağından 6 numune alınmışsa, farklı damar kalınlıkları dikkate alınarak aşağıdaki gibi hesap yapılır:
Numune Damar Analiz sonuçları
no kalınlığı cm % Cu % Cu. cm
1 110 5,5 605
2 85 3,2 272
3 60 2,8 168
4 90 4,8 432
5 95 5,1 484
6 160 3,6 576
600 25,0 2537
Burada aritmetik ortalama 25:6=%4,16 iken; 1 m’lik bir damarın ağırlıklı ortalaması 2537:600=%4,23 Cu olarak bulunur. Ancak işletmecilikte uygulama kabiliyetini de düşünmek gerekir. Örneğin 3 üncü numunenin alındığı yerde 60 cm lik bir ayna teşkil edilmesi zorunluğu tenör değerini düşürecektir ve bunun da % 1,9 Cu olacağı kabul edilirse, fiili durumda tenörün takriben %4 olabileceği hesaplanabilir.
AĞIRLIK SAATİ, Sondaj kulelerinde bulunan ve kuyu dibinde çalışan matkabın üzerine verilen baskıyı doğrudan gösteren ölçü aleti.
AĞIRLIK TİJİ, Normal tijlerden daha kalın ve etli olan; takım dizisinde matkabın veya karotiyerin üzerinde bulunup matkabın üzerine baskı uygulayarak, formasyonun iyi kesilmesini sağlayan ve ayrıca takım dizisinde denge sağlayarak tehlikeli bükülmeleri ve sapmaları önleyen tij.
AĞIR MAYİ, Sanayide ve laboratuvarda cevher veya kömürdeki yabancı maddeleri, yoğunluk farkından istifade ederek ayırmada kullanılan, yoğunluğu sudan büyük homojen bir sıvı veya çözelti. Genel olarak sanayide ağır mayi elde etmek için çok ince toz haline getirilmiş manyetit, barit, şist, ferrosilisyum, çinko klorür vb. maddeler kullanılır.